Bildiğiniz gibi artık ben bir anneyim. Şimdiden hayvan sever
olduğunu belli eden bir oğlum var, hele ki kedilere karşı.
Sokakta gördüğü her kediye dokunmak istiyor ama kediler buna
pek meraklı değil :) peki evde işler ne alemde?
Kızımın, yani kedimin, misyonu büyük ne de olsa o artık abla
oldu. Kayrahan henüz yürüyemez ve konuşamazken, bence Kabak onun insan olduğunu
farkında değildi. Onu da dört ayaklılar aleminden sanıyordu. Bu da bizim
işimize yaramış oğlumuz kedimiz sayesinde erkenden emeklemeyi öğrenmişti. Kabak
nereye giderse bizim ufaklıkta onun peşinden. Taklit ettiğini düşünüyorum. Bir
de uyku olayını taklit etseydi hiç fena olmazdı:) Bu taklitler bizi korkutmadı
değil. Ya tuvaletini kuma yapmaya kalkarsa gibi şeyler düşünüyorduk ama çok
şükür bu tarz olaylar yaşamadık.
İnanın, Kayrahan’ı büyütürken beni en çok zorlayan şey dış
kapının dış mandalları oldu. İnsanların hala yok tüyünü yutarsa, aman
tırmalarsa, ya ısırırsa gibi sorularını duydukça sinir krizi geçiyorum.
Aylardır anlatıyorum ama kimileri anlamamakta ısrar ediyor. Bazen sert
çıkışlarım olabiliyor. En sertinden de yeni komşumuz "hayvan sevmeyen teyze" nasiplendi.
Efendim neymiş, o küçükken yaşadıkları köyde yeni doğan bir bebeğe kediler
saldırmışmışmış.
Burada dikkat edilmesi nokta şu: kedi değil kediler. Bizim
yalnızlığı seven, bir gruba bağlı yaşamayan asil kanlı dört ayaklı dostlarımız
onların köyünde evrim geçirmiş olmalılar ki birlik olup, grupça saldırıya
geçmişler. Ben böyle bir olayın yaşanma ihtimalinin düşüklüğünden hayvan
sevmeyen teyzeye bahsetmedim sadece "hayvanlardan
değil de, ben en çok insanların saldırılarından korkuyorum, oğlumun beynine
sokulmaya çalışılacak
olan cahilce ve
hiçbir dayanağı olmayan uydurma hikayeler beni ürkütüyor" dedim. Ne
demek istediğimi anlamış olacak ki o günden beri bize pek yanaşmıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder