Bu yazımda yine beni bulan bir
antikediciden bahsedeceğim. Kahramanımız altmışlı yaslarında, namazında
niyazında, dışarıdan bakıldığında gerçekten tonton görünen bir amca. Kendisiyle Kadıköy Balık Pazarı'nda rastlaştık. Ben alışveriş yapıyordum ki bir ses
duydum, kedi miyavlamasi değil, daha çok kedi çığlığı ... Siz anladınız nasıl
bir ses olduğunu. Arkamı dönmemle hızla kaçan kediyi gördüm. Bizim amca kediyi
tekmelemiş. Tekmelediğini konuşmalarından anladım. "Camide bile
huzur yok. Kim alıyor bu mahlukatları içeriye. Allah'ın evinde ne isleri var,Süleyman çıkar şu kedileri!"
Evet anlaşıldığı üzere adam camiden çıkıyor o sırada. Namazını kılmış, duasını
etmiş, Allah'ım beni cennetine kabul et demiş buyuk ihtimalle. Kediciklerin de
tek derdi, kapının önüne bırakılmış tavuk, döner vs yemek. Belli ki oraya da
hayvanlar yesin diye bırakılmış. Kadıköy halkı bu konuda çok duyarlıdır. Bence
en şanslı sokak hayvanları Kadıköy'de yaşayanlar. Neyse konumuza donelim.
Kediyi gören ve adamın söylenmelerini duyan ben bir hışım soluğu adamın yanında
aldım. Belki en son söylenecek şeyi en basta söyledim ama konu kediler olunca
asabıma pek hakim olamıyorum. Benim konuya girişim söyle oldu: " amca sen
bana bir tekme atsana, at diyorum sana, ne oldu, kendinden zayıfa mı yetiyor
gücün? Eğer isler öyle yürüyorsa ben sana söyle güzel bir tekme atayım, üstüne
de " ne ışı var bu adamın sokakta, yaşlı başlı gitsin evinde otursun,
yemek falan da vermeyin buna" diyeyim. Amcanın gözleri fal tası gibi açıldı,
besmele çekti, git işine dedi bana. Bu arada esnaf benim bağırtımdan olacak
yanımızda bitiverdi. Sakın olun, yaşlı iste gibi laflardan sonra amca yoluna
ben yoluma. Belki de gerçekten ayıp ettim amcaya bağırmakla ama günah o
hayvanlara da. Birilerinin bunu anlatması gerek bu dini boş, kendine Müslümanlara...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder